Öğrenme nasıl oluşmaktadır?
Önceden öğrenmenin tanımını yapmıştık.
Şimdi tekrar öğrenmeyle ilgili farklı tanımlara bakalım ve öğrenme sürecini
inceleyelim.
Bir
kültürün ürünü olan, çevresiyle ve kendisiyle sürekli etkileşim halinde bulunan
insanoğlu için, kendi varlıklarının devamını ve kendini gerçekleştirmelerini
sağlayan en önemli etkenlerden biri öğrenmedir. (Ekici, 2016, 12)
Öğrenmenin ne olduğunu, niçin
o şekilde olduğunu ve nasıl oluştuğunu açıklamaya çalışan iki temel
yaklaşımı bilmemiz gerekir.
1. Davranışçı
Yaklaşım
Davranışçı yaklaşım, yöntemsel bir duruş ile
psikolojinin bilimsel olarak var olabilmesinin ancak doğrudan gözlenemeyen
zihin, bilinç gibi kavramları incelenmekten vazgeçmesi ve gözlenebilen
uyaranlar ile tepkiler/davranışlar üzerinde çalışılmasına bağlı olduğunu
savunmuştur. Davranışlığın ilk yıllarında bugün için son derece abartılı ve
katı eğilimler ifade edilse bile (beyin bir kas kümesi gibidir gibi),
davranışçılar birkaç temel öğrenme biçimini tanımlamış ve insanı incelemek
üzere daha sonraki yaklaşımlar tarafından da kullanılmaya devam eden bir
çalışma geleneği bırakmışlardır.
Bilişsel yaklaşımda ise, davranışçılar tarafından ayrıntılı bir şekilde
incelenen uyaranlar ve tepkilerin arasında nelerin olup bittiğini, yani
davranışçıların görmezden geldiği insan zihnini incelemişler ve bazı farklı
öğrenme biçimleri tanımlayarak öğrenme süreçleri hakkında bilgiler
edinmişlerdir. Şimdi sırasıyla bunları açıklamaya başlayalım.
1.Davranışçı yaklaşım: Davranışçılara göre öğrenmenin oluşumu uyarıcı
ile davranış arasında bağ kurma işidir ve öğrenilen davranışın
pekiştirilmesi gerekir. Öğrenme
gözlenebilir davranış değişiklikleridir. Uyarıcılar davranışları
etkilerler ve tepki gösterirler. Öğrencinin derse ilgi duyması ve aktif
katılımı öğretilebilir. Öğrenme yerine koşullanma kullanılır. Öğrenmenin
tanımı davranışçılara göre çevresel uyarıcılara koşullanmadır. Öğrenmede kalıtımın
etkisini sürece dahil etmezler. İnsan ne öğrenirse sonradan yani çevreden
öğrenir. Davranış değişikliği yoksa öğrenme yoktur.(En önemli sınırlılığıdır.)
Ödül ağırlıklı olmak üzere ceza yöntemiyle
beraber kullanılır. Öğrenme ancak içsel güdülenme ile oluşturulabilir. Zamanın
etkin kullanımının öğretilmesinin yanında gözlem, taklit yapma ve pekiştirme
ilkeleri de öğretilmelidir. Sadece gözlenebilen davranışlar öğrenme olabilir.
Organizmanın içindeki olaylar görülemez. Pavlov, Thorndike, Watson bu
yaklaşımın önemli isimlerindendir.
KISACA: Davranışçı
öğrenmede tekrarlama, alışkanlık oluşturma, pekiştirme, tekrar, yaparak
yaşayarak öğrenme ve etkin katılım olmalıdır.
Davranışçı öğrenme ortamında, beklenti
ve gereksinimler ne kadar çok karşılanırsa tepki bağı da güçlenir. Okulla
ilgili olumlu duygular ve yaşanmışlıklar olumlu tutum geliştirmede fayda
sağlar. Öğrenme ortamları güven vermelidir ki öğrenci güdülensin ve öğrenme
gerçekleşsin.
Davranışçı yaklaşımda öğrenme;
Bireyin öğrenip öğrenmediğine karar vermek
için sınavlar yapılır. Soruya verdiği yanıta bakılır. Sınavda verdiği yanıt
doğru ise öğrenmiştir. (Birey uyarıcıya doğru tepki göstermişse
öğrenme gerçekleşmiştir.) Bu kuramda bilişsel süreçler öğrenci davranışı
üzerinde etkili olsa bile gözlenemediği için dikkate alınmaz. Öğrenmenin
gerçekleşmesi davranışların tekrar edilme sıklığının artırılmasına bunun içinde
pekiştireçlerin doğru, yerinde ve zamanında kullanılmasına bağlıdır.
Davranışçı
yaklaşımda öğretim:
Öğrenciler pasif,
güdülenmeye ihtiyaç duyan ve pekiştireçlerden etkilenen bireylerdir. Öğretilecek konu
kendi içinde bütünlüğü olan parçalara bölünür ve bu parçalar basitten karmaşığa (Tümevarım)
doğru sıralanır. Öğrenme önceden
belirlenmiş davranışlara ulaşılıp ulaşılmadığına bakılarak değerlendirilir. Davranışçılık düşünme, karar verme, problem çözme gibi
bilişsel ögeleri açıklayamamakla birlikte her öğretmenin davranışçı öğrenme kuramı ille ilgili
bilgilere sahip olması gerekmektedir. Çünkü öğretmenler her gün öğrenci davranışlarıyla ilgilenir.
Davranışçı yaklaşımın öncülerinden olan
Skinner e göre programlı öğretimde davranışlar şekillendirilebilir. Olumsuz
davranışları ortadan kaldırmak için olumsuz pekiştirme, sönmesini bekleme,
olumsuz davranışın tam tersini pekiştirme, ortamı değiştirme, bıktırma
yöntemleri kullanılabilir. Ceza yöntemi de uygulanabilir.
Davranışçı yaklaşımda öğrenci öğrenme sürecinde etkin olmalıdır.
Olumlu
davranışlar pekiştirilmelidir.
Öğrenmede
tekrar, becerilerin kazanılmasında ve kalıcılığın sağlanmasında önemlidir.
Öğrenmede
güdülenme önemlidir. Öğrencinin davranışı yapabilmesi için istekli olması
gerekir.
2. Bilişsel Yaklaşım: Bilişsel yaklaşımda öğrenme algıların
belli kurallara göre zihinde yeniden organizasyonu olarak ifade edilir.
Bilişsel yaklaşımda öğrenme;
Öğrenmeyi önceden bildiğimiz şeyleri tekrar ortaya çıkarma süreci olarak tanımlanır. Bu kurama göre öğrenme bir bütündür. Ayrıca deneme yanılma tepkilerinden çok sistemli ve amaçlıdır. Öğrenme zihinsel bir süreçtir. Öğrenme olayını anlamak için düşünme, anlama , anlam verme, algılama ve
problem çözme gibi organizmanın içinde gerçekleşen zihinsel olayların çok iyi bilinmesi gerekmektedir.
Bilişsel yaklaşımda öğretim;
Gestalt kuramı algılamaya çok önem verir. Uyarıcıların
toplu bir bütün oluşturulmasıyla gerçekleşir, ayrılan parçalardan anlaşılamaması da diğer bir
noktasıdır .
Bilişsel yaklaşımda içsel süreçler
ve bireysel özellikler üzerinde durulur. Öğrenme uyarıcı- tepki bağı
(davranışçı yaklaşım) değil çevreden gelen uyarıcıların beyinde var olan benzer
yaşantılarla ilişkilendirilip, yeni anlamlar yüklemesi sonucu gerçekleşir.
Gestalt ve Gagne bu yaklaşımın isimlerindendir. Sadece gözlenebilen
davranışların davranış olduğu fikrine katılmazlar. Davranış her zaman
ölçülemeyebilir.
Bilişsel kuramcılar kavrayarak öğrenme,
önceki bilgilerle ilişki kurma ve bütün oluşturma gibi düşünceleri incelerler.
KISACA: Bilişsel
öğrenme doğrudan gözlenemeyen zihinsel süreçlere dayalı olan öğrenmedir.
Bireyin algılama, hatırlama ve düşünme gibi bilişsel süreçlerine ağırlık verir.
Bilişsel yaklaşımın en önemli kuramcısı
kabul edilen Gestaltın öğrenmeye bakışını vurgulamak gerekir. Gestalta göre
öğrenme bütünü parçalara ayırarak değil, anlamlı ve örgütlenmiş bütün olarak
algılar. Bütün-parça ilişkisi aslında basit bir tümden gelim metodudur.
Kitap tasarımlarına baktığınızda
başlangıçta ana kavram ve alt kavramları içeren şema, içindekiler, özet, ana
başlıklar ve alt başlıklar yer almaktadır. Bütünden parçaya doğru anlamlı
öğrenmeler yaparız.
Eğitim sürecinde eğitimsel videolarda, power
point sunularda ve etkileşimli tahtalar, görsele hitap eden panolarda birbirine
benzer şekilleri, renkleri vb özellikleri birlikte gruplandırarak öğrenmesi
sağlanabilir.
Bilişsel öğrenme ortamında çocuklara
anlamlı, açık ipuçları, alıştırmalar, ara özetler verilmelidir.
Öğrenme süreci bilgisayara benzetmektedir.Bu bakımdan yaklaştığımız zaman tekrar etme
ve varolan bilgileri kullanabilme bilgisayarlı eğitimde
önemli yer tutmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder