10 Temmuz 2019 Çarşamba

ÖĞRENME



    Tekrar veya yaşantı sonucunda bireyin davranışlarında meydana gelen kalıcı değişiklere öğrenme denir. Bir davranışın öğrenilmesi için öncelikle yaşantı sonucu meydana gelmesi, kalıcı olması ve davranışta değişikliğe yol açması gerekir.
    Yaşantı ise bireyde davranış değişikliğine yol açan ve çevresi ile etkileşimi sonucu kazandığı deneyimlerin tümüdür.                                                                                                                                        
     Öğrenme sürecinin dört aşaması vardır;

    1) Giriş: Gelen bilgilerin duyu organları vasıtası ile algılanması ve beyne iletilmesidir.

    2) İşlem: Beyne iletilen bilginin kaydedilmesi, organize edilmesi, anlaşılması ve işleme konulup yorumlanmasıdır.

   3)Bellek (Depolama): Anlaşılan bilgi tekrar kullanılmak üzere depo edilir.

   4) Çıkış: Beynin bilgiyi kullanılmak üzere mesaj olarak hücrelere, kaslara, dil ya da motor etkinlik alanlarına göndermesi sürecidir.

    Örneğin;  Sınıfta öğretmenin sesi (işitsel uyarıcı), tahtada yazılı bir kelime ya da bir grafik (görsel uyarıcı) ilgili duyu organı  tarafından fark edilir ve duyusal bir kayıt oluşturulur. Bu kayıt kısa süreli belleğe ve oradan da organize edilerek depolanmak üzere uzun süreli belleğe gönderilir.
    Kısa süreli belleğin bilgiyi saklama süresi çok az olduğundan gelen uyarıcının seçici dikkatle kodlanması uzun süreli belleğe gönderilen bilginin depolanmasını ve geri çağrılmasını kolaylaştırır.

    Örneğin; Bir ders sırasında konu hakkında konuşan öğretmenin vurguladığı noktaları, konuyla ilgili önemli ipuçlarını seçici dikkatle algılamak veya ders çalışırken konuyla ilgili anahtar kavramları belirlemek bilginin organize edilmesini kolaylaştıracaktır.     
    Kısa süreli bellekteki bilgilerin uzun süreli belleğe geçmesi için bilginin çok iyi gruplanması ve  benzerlikleri ve anlam ilişkileri yönünden düzenlenmesi gerekir.

    Örneğin; Yeni edinilen bir bilgi ile eskiden sahip olduğunuz bilgi arasında bir ilişki kurmak, bu bilgiyi eskiden sahip olduğunuz bilgi şemasına eklemek veya yeni bir bilgi şeması oluşturmak bilgiyi gruplamaktır. Bir bilgi ne kadar çok başka bilgiyle ilişkilendirilirse, bilgiye ulaşma yolu da o kadar çok olur. Ulaşma yolu ne kadar çok olursa, o bilgi o kadar kolay hatırlanır.
    Bilginin kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe gönderilmesinde tekrar çok önemlidir. 

    Örneğin; Bir telefon numarasını ezberleyinceye kadar tekrar etme; bir konunun belli aralıklarla tekrar edilmesi. Özetle bilgileri hatırlayabilmemiz bilgilerin ne kadar iyi depolandığı ve ne kadar sık tekrar edildiğiyle doğru orantılıdır. Gruplama ve tekrarla uzun süreli belleğe kaydedilen bilgiler gerektiğinde kullanılmak üzere geri çağrılır. Buna hatırlama denir. Uzun süreli bellekte bilgiler kaybolmaz, ancak bilgi, uygun biçimde kodlanmamış ve uygun yere yerleştirilmemişse, geri getirmede zorluklarla karşılaşılır. Hatırlamamız için bellekte depolanmış bilgiye ulaşmamızı sağlayacak ipuçları gerekmektedir.


          BİLGİLER   DUYULAR ➨ Kısa süreli hafıza   Düzenli aralıklarla tekrar    Uzun süreli hafıza     ➨  Bilgileri yoklama    ÖĞRENME

                                                                                                            




ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Öğrenen İle İlgili Faktörler

Yöntemle İlgili Faktörler

Öğrenme Malzemesi İle İlgili Faktörler

    Türe Özgü Hazır oluş

    Öğrenilen Konunun Yapısı
    Algısal Ayırt Edilebilirlik

    Olgunlaşma

    Öğrenmeye Ayrılan Zaman

    Anlamsal Çağrışım
    Genel Uyarılmışlık Hali

    Geri bildirim

    Kavramsal Gruplandırma

    Güdü (Motivasyon)

    Katılım


    Öğrenmenin Aktarılması



    Dikkati odaklama



   
   

      Öğrenmeyi etkileyen faktörleri üç ana başlık altında toplayabiliriz;

      A. ÖĞRENEN İLE İLGİLİ FAKTÖRLER: Öğrenen ile ilgili faktörler, öğrencinin iyi öğrenme yapabilmesi için sahip olması gereken özellikleri ifade eder. Bu faktörleri tek tek inceleyelim:
     1.Türe Özgü Hazır oluş: Organizmanın öğrenilecek davranışı öğrenebilmek için gerekli biyolojik donanıma sahip olmasıdır.
      Örneğin :İnsana uçmayı öğretemeyiz çünkü kanatları yoktur.
     2.Olgunlaşma: İnsan vücut organlarının görevlerini yerine getirmek için olgunlaşması gerekir.
      Örneğin :3 aylık bir bebek yürümek için gerekli olgunluğa erişmediği için yürüyemez.
     3.Genel Uyarılmışlık Hali ve Kaygı Düzeyi: Bireyin dışarıdan gelen uyarıcıları alma derecesidir. Bireyin kaygı düzeyi, uykululuk, açlık durumu, ısı, ışık, gürültü gibi çevresel etkenlerde uyarılmışlık düzeyini etkiler.
    4.Güdü (Motivasyon): Organizmayı harekete geçiren güçtür. Güdülerin kaynağı ihtiyaçlarımız, sonucu ise davranışlarımızdır.
   
    

      Güdüler kendi içlerinde birincil güdüler ve ikincil güdüler olmak üzere ikiye ayrılır.
Birincil güdüler, biyolojik dengeyi sağlayan (açlık, susuzluk, cinsellik gibi) dürtülerle ilişkilidir.
İkincil güdüler, (Başarılı olma, beğenilme, takdir edilme gibi) doğuştan getirilmeyip sonradan öğrenilmiştir.
     Güdüler, güdü kaynağının bireye göre bulunduğu yer açısından içsel güdüler ve dışsal güdüler olarak ikiye ayılır.
        1.İçsel güdülerde, güdülenmenin kaynağı yani bireyi davranışa iten güç yine bireyin kendisindedir. Bu nedenle bütün birincil güdüler, aynı zamanda içsel güdüdür. Ayrıca merak, isteklilik, başarma arzusu, estetik gibi ihtiyaçlar da içsel güdüler arasında yer alır.
       2.Dışsal güdülerde, güdülenmenin kaynağı, bireyin içinde yaşadığı çevredir. Sınavlarda yüksek not alma, öğretmenin beğenisini kazanma, statü elde etme dışsal güdülere örnek verilebilir.


      DÜRTÜ ise organizmanın biyolojik olarak dengede kalmasını sağlayan, fizyolojik ihtiyaç alanlarıdır. Açlık, susuzluk, uyku, ısı dengesinin korunması gibi dürtülerimizin yaşamsal önemi var iken, sevilme, üstünlük gibi dürtülerimizin yaşamsal önemi yoktur. Ancak ister yaşamsal öneme sahip olsun, ister olmasın bu dürtülerden herhangi birine ilişkin ihtiyaç hali karşılanmazsa organizmanın denge durumu bozulmaktadır.
    

Dürtü ile güdü arasındaki fark ise dürtü organizmanın bir ihtiyacı olduğunu fark etmesi, güdü ise organizmanın bu ihtiyacı karşılamak için davranış göstermesidir. Örneğin :Acıkmak bir dürtüdür; yemek yemek ise güdüdür.


 5.Öğrenmenin Aktarılması (Eski Yaşantılar):           
      a. Olumlu Aktarım (Pozitif Transfer): Bir alandaki öğrenmenin, başka bir alandaki öğrenmeyi ya da başka bir deyişle önceki öğrenmelerimizin bugünkü öğrenme sürecini kolaylaştırmasıdır. Matematik dersinin yazılı sınavına çok çalışan Zeynep, özel bir çaba göstermediği halde Fen ve Teknoloji dersinin sınavından da yüksek puan almıştır.
     b. Olumsuz Aktarım (Negatif Transfer): Bir alandaki öğrenmenin, başka bir alandaki öğrenmeyi ya da başka bir deyişle önceki öğrenmelerimizin bugünkü öğrenme sürecini zorlaştırmasıdır. Düz vites araç kullanan birisinin, otomatik vites araç kullanmakta zorluk yaşaması buna örnek verilebilir.
    c. Ket Vurma: Gerçekleştirdiğimiz bir öğrenmenin, kendinden önceki ya da sonraki öğrenmeleri unutturmasıdır.

6.Dikkati Odaklama (Konsantrasyon) İnsan çevresinde birçok uyarıcı vardır ve hepsine odaklanamaz .Bu nedenle birey istediği bir uyarıcıya yoğunlaşır bilince aktarır. İşte bu güce dikkat denir. Sınavın önemli olduğunu düşünen bir öğrencinin derste öğretmenini can kulağı ile dinlemesi örnek verilebilir.

      B. ÖĞRENMENİN YÖNTEMİ İLE İLGİLİ FAKTÖRLER: Öğrenmeyi etkileyen faktörlerin bir diğeri ise öğrenmenin yöntemi ile ilgili faktörlerdir. Bu faktörleri başlıklar halinde sıralarsak;
      I. Öğrenilen Konunun Yapısı: Öğrenilen konunun yapısına göre öğrenme yöntemleri, parçalara bölerek çalışma ve bütün halinde çalışma olarak ikiye ayrılabilir. Hangisinin uygulanacağı ele alınan konuya göre değişmektedir.
      II. Öğrenmeye Ayrılan Zaman: Öğrencilerin çalışmaya ayırdıkları süreyi bildiren bir yöntem olarak aralıklı çalışma ve toplu çalışma olmak üzere ikiye ayrılır.
     Toplu çalışma, sınavdan hemen önce ya da bir-iki gün önce konuların çalışılmasıdır. Toplu çalışma sınav yaklaştığında yapıldığından öğrenme için gereken güdülenmeyi sağlayabilir. Ayrıca bazen, bilgiler sınava çok yakın tekrar edildiği ya da öğrenildiği için sınav sırasında hatırlamanın kolay olmasını, böylece sınavda başarılı olunmasını sağlayabilir. Ancak bu şekilde çalışmak her öğrenci için uygun olmadığı gibi uzun vadede kalıcı bir öğrenme için de uygun değildir.
     Düzenli aralıklarla çalışmak kalıcı ve uzun süreli öğrenmeler ayrıca çalışma aralarında dinlenmeler daha verimli olacaktır.
     III. Geri bildirim (Dönüt), Konunun öğretimi sürecinde düzenli ve sık bir şekilde geri bildirimler verilmelidir. Çünkü geri bildirimler, öğrencinin konuyu ne kadar öğrendiğini tespit eder.
     IV. Öğrenci-Öğretmen Etkinliği (Etkin Katılım), Etkili öğrenmede öğreten kadar öğreneninde sürecin içinde etkin olması gerekir. Öğrenen ne kadar etkin olursa öğrenmesi de fazlalaşır.

      C. ÖĞRENME MALZEMESİ İLE İLGİLİ FAKTÖRLER: Öğrenmenin malzemesi öğrenme sürecini doğrudan etkiler.
      I. Algısal Ayırt Edilebilirlik, Öğrenme malzemesinin farkındalığını artırmak için çevredeki diğer uyarıcılardan ayırt edilebilecek özelliklerinin olması gerekir.
     Örneğin, Okuduğunuz bir kitapta hakim olan temel yazı tipinin yanı sıra, başlıklar koyu ve pembe olarak, temel yazı tipinin içindeki önemli yerler ise farklı bir karakterle yazılmışsa bu farklı olan uyarıcılar diğerlerine göre daha rahat algılanmaktadır.
      II. Anlamsal Çağrışım, Öğrenenin hafızasındaki diğer kelimelerle bağlantısı olmayan kelimelerin öğrenilmesi zor olur ve unutulur. Bu özelliği öğrenmede transfer ile bağdaştırmak mümkündür. Anlamsal çağrışım dizileri çoğaldıkça, yani bir kavram diğer bir kavramı, o kavram da başka bir kavramı, vb. çağrıştırdıkça, öğrenme ihtimali  artar.
     III. Kavramsal Gruplandırma (Kavram haritası), Bir konunun içerisinde yer alan alt başlıkların sıraya dizilmesiyle oluşturulan, iki boyutlu, bağlantıları içeren şemalardır. Kavram haritaları bilginin zihinde somut ve görsel bir şekilde düzenlenmesini ve öğrenilmesini sağlar. Kavramların arasındaki ilişkiler ortaya çıkar.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder